Singapur
SINGAPUR
Penang’dan Singapur’a geçiş biraz zaman aldı. Havalimanında bayağı bekledik. Uçakta yanımıza sarhoş bir kız bindi; güya yol filan tarif etti. 2 dk. sonra da uykuya daldı feci sarhoştu. Annesi için ayda iki üç kez Malezya’ya geliyormuş. Kendi Singapur’da yaşıyordu. Neden Malezyalıyken gidip ailesinden uzakta yaşadığını ise Singapur’a gidince anladık. Burada yaşam standartları Malezya’dan çok üstteydi. Pek çok Malezyalının burada yaşama isteği duyması kaçınılmazdı.
Tavsiye: Tüm yurtdışı yolculuklarda olduğu gibi Singapur yolculuğunuz sırasında da Türkiye Büyükelçiliği iletişim web adres ve telefon numaralarını yanınızda bulundurun.
http://singapur.be.mfa.gov.tr/Mission/Contact
Singapur’un Kısa Tarihi
İsminin anlamı ”Aslanlı Şehir-Singa Pura”. Ülkenin her yerinde Merlion heykellerini görmeniz mümkün.

Sırasıyla Hollanda ve İngiltere sömürüsü altında kalan ada, 1942’de Japon işgaline maruz kaldı. İngilizlerin elindeki ormanlarla kaplı adayı tanklarını bırakıp bisikletlerle geçen japonlar savaşın seyrini değiştirdi ve işgali başarıyla sonuçlandırdılar.
1945’te Japonya’ya atılan atom bombaları sonrası ada yeniden ingilizlerin eline geçti.
1963’te Malaya Federasyonu ile birleşme kararı aldılar.
9 Ağustos 1965’te ise Bağımsız Singapur Cumhuriyeti ismi ile bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Singapur Havalimanı:
Gerçek bir şoktu bizim için. Her şey o kadar sistemli ve düzenliydi ki. Metal damlalarla müzikli geometrik hareketli bir düzenek kurmuşlar. Bu düzenek havaalanına girer girmez insanları etkiliyor. Tabi hemen bir videosunu çektik.
Buradaki metal damlaların bütün sistem içerisindeki görevi ve damlalar arasındaki organizasyon adeta Singapur’u betimliyordu. Her birey sistemin içinde görevini eksiksiz yapıyor ve sonuçta ortaya Singapur gibi bir ülke çıkıyordu.
Ülkeye girişte Türk vatandaşlarından vize istenmiyor. Fakat kalacağınız otelin rezervasyonları isteniyor. Ülkeye girmeden rezervasyon yapmalısınız.
Ülkeye girdikten sonraki ilk işimiz havalimanından bir sim kart almak oldu. 5 gb internet paketli sim karta 18 sin doları ödedik.
Singapur’da bir Türk’le karşılaştık gider gitmez. Adı Mehmet Erdoğan. Annesi Rize, babası bizim memleket Hatay’ın ilçesi Samandağlıymış. Sağ olsun çok iyi yönlendirdi bizi.
Havalimanından “Turist Pass Kart” almaya yönlendirdi ilk olarak. Bu kart kişi başı 30 sin doları.
TURİST PASS KART:
Bu linkten gerekli bilgileri alabilirsiniz.
http://thesingaporetouristpass.com.sg/
Kartın özelliği ise geçerli olduğu süre boyunca tüm metro ve otobüs binişlerine para ödememeniz. Turistler için özel tasarlanmış. Ayrıca depozitolu. Ülkeden çıkarken geri veriyorsunuz ve kart başına depozitosu olan 10 sin dolarını geri alıyorsunuz. Kart ülke içindeki tüm ulaşımımızı karşıladı.Her yere metro ile ulaşabiliyorsunuz. Metronun sinyalizasyonu ise zaten şahane. Singapur’da isteseniz de kaybolamazsınız.
Ülkedeki Yasaklar
Singapur bir çok insan tarafından ”Fine City” olarak biliniyor. Bunun anlamı iyi, güzel bir şehir olmasının yanında bol yasak ve cezaları olması. Öyle sansasyonik cezaları var ki uygulanması şehri bir taraftan düzenli hale getiriyor diğer taraftan reklamını yapıyor. Öyle ki birçok kişi tarafından yasakları, şehirden daha çok biliniyor.

Kısaca anlatalım…
- Singapur’a girmeden bir sakız videosu çektik. Malum Singapur’da sakız çiğnemek yasak.
Sakız çiğnemenin yasak olma nedeni çevre kirliliği oluşturması. Sakız yada herhangi bir şeyi yere atmanın cezası tam 1000 sin doları. Parasını veririm kirletirim derseniz bunun da önlemini almışlar. 1000 sin dolarını ödeyerek kurtulamıyorsunuz. Belli bir süre kamu görevi yapmanız gerekiyor. Temizliği öğretmeden bırakmak yok yani 🙂
- Duvarlara grafiti yapmak, yazı yazmak, zarar vermek yasak. İnsanların oturdukları binalara bakım yapma sorumlulukları var. Hal böyle iken şehirde boyası dökülmüş ve düzenli görüntüyü bozan binalara rastlamak oldukça güç.
- Asansöre işemek yasak. Bu heryerde yasak biliyoruz. Fakat Singapur’da bu amaçla asansörlere tabelalar asılmış. Hatta asansörlerde sensörler olduğu yönünde bir şehir efsanesi var fakat görmedik; tabi ki test edemezdik 🙂

- Eşcinsel ilişki yasak. Cezası 2 yıl hapis.
- Durian meyvesi ile toplu taşımaya binmek ve kapalı alanlara girmek yasak. Fena kokan bu meyveyi deneyimleme şansımız oldu. Biz bu yasağa hak veriyoruz. Fakat durian meyvesinin seveni de azımsanacak sayıda değil. Tabi ki zevk meselesi.
- Yerlerin kirlenebileceği ve düzenli görüntünün bozulabileceği her şey yasaklanmış. Kuşlara yem atmak bile yasak. Sokaklarının temizliğinden yasakların işe yaradığı anlaşılıyor.
- Oturumun yoksa araba alamıyorsun. Oturumun var, park edecek yerin yoksa araba alamıyorsun. Araba aldın, tüm bakımlarını zamanında yaptırman ve kirli bırakmaman gerekiyor.
- Otobüslerde yiyecek ve su dışında içecek tüketilmesine izin verilmiyor.
- Uyuşturucu satmak ve kullanmak idam ile sonuçlanabilecek cezalara sebep oluyor.
- İstediğiniz yerden taksi çeviremiyorsunuz. Durakları dışından taksiye binemiyorsunuz.
Hal böyle olunca hatıra kalması için alabileceğiniz tişörtler şu şekilde olabiliyor.
Singapur’da Konaklama:
Hostelimiz 5 Metrekarelik odamızı içeren Backpacker Cozy Corner Guesthouse idi. Merkezi bir semt olan Bugis’te idi. Tuvalet banyo ortaktı. Şu ana kadar kaldığımız en küçük ve en kozmopolit hosteldi. 2 gece için 100 sin doları verdik. Şu ana kadar konakladığımız en pahalı işletmeydi aynı zamanda. İtiraf etmeliyiz ki konaklamaya ve ulaşıma en çok para harcanan yer Singapur. Konaklama çok pahalı. Biz bu ücretle çok daha iyi başka otellerde birkaç gün kalabilirdik. Bu yüzden Singapur gezimizi kısa tuttuk. Eşyaları yerleştirdikten sonra yemek için dışarı çıktık ve Bugis’e gidip Burger’de yemek yedik (25 sin doları).
…ve işte hostelimiz…
http://www.cozycornerguest.com/
Singapur’da Gezi
1.Gün(1 Temmuz)
İlk gün Marina Bay da vakit geçirdik. Muhteşemdi ,büyülendik. Tüm geceyi orada geçirdik. Saat 23.00 olunca metroya gittik. İlk gece perttik zaten otelde uyuduk.
2.Gün(2 Temmuz)
İkinci gün erken kalkıp Sentosa Adası’na gittik metro ile. Köprüden yürüyerek geçmek zevkliydi. Ancak itiraf etmeliyiz ki Sentosa Adası pahalı bir ada. Ada da Merlion’a gittik. Sonra Universal Stüdyoları ile adanın plajına gittik. Bu plaj Asya kıtasının en güney ucuymuş .Burada yaklaşık 3.5 saat takıldık. Sonra Ekspres Sentosa adı verilen ve adayı yukardan gören metro ile çıkışa geri gittik.
Bu adada:
Universal Stüdyoları:
Hani Shrek ve Eşek, Madagaskar gibi büyük animasyon filmlerinin çekildiği stüdyolar var ya, işte o stüdyoların dünyanın belli başlı ülkelerinde kurduğu ve bu animasyon filmlerinin karakterleriyle dolu, para basan devasa eğlence parkları buralar. Parkın girişi 74 Sin Doları. Çocuk ücreti ise 56 Sin Dolarıydı. Biz girmedik, hem zaman yetmezdi hem de pahalı geldi. Ayrıca içeri de o kadar çok sıra oluyor ki. Bir de sıra beklememek için ayrıca Ekpress Kart almak gerekiyor 50 Sin Dolarına. Onu gösterince sırada beklemiyormuşsun filan. O kadar strese girecek modda değildik açıkçası. Stüdyonun orada yemek yedik(30 Sin doları ödedik)
1 saat kadar sonra Merliona geçip biraz foto ve video çektik. Adadaki teleferik çok güzeldi ama pahalıydı. Onu da başka bir güne bıraktık. Yetmezdi.
Dönüşte otele gitmek yerine yine Marina Bay ve Garden By The Bay’a geçtik.
Marina Bay:
Zaten Marina Bay’a çok yakındı burası. Ayrıca Singapur’da ulaşım kadar kolay bir şey yok. Bol bol foto ve video çektik. Burada da iki türke rastladık. Fatih Bey ve Türk hava yollarında çalışan Nilüfer Hanım iki kızı ile gelmişlerdi. Fotolarımızı çektiler ve hesabımızı takibe aldılar. Sonra ise Sebastian Henning ile tanıştık.
Sebastian polaroid şipşak fotoğraf çekiyor ve bu şekilde kazandığı parayla dünyayı geziyor. Biz de Sebastian’dan fotoğrafımızı alıp katkımızı yaptıktan sonra sosyal medyadan ekleştik. Kısa ve samimi bir sohbetten sonra vedalaştık.
Gardens by the Bay:
Singapur marina da otuzbin metre kare bir alan kaplıyor. Singapur hükümetinin ülkeyi ”bahçe şehir” den ”bahçe içinde bir şehir”e dönüştürme stratejisi sonucunda bir milyar dolara inşa edilmiş.
Bu kadar yüksek maliyet sonucu ortaya çıkan ne?
Boyları 25-50 metre arası yapay ağaçlar üretilmiş. Gündüz güneş ışığını toplayan bu ağaçlar; geceleri aydınlanma ve ışık gösterilerine enerji sağlıyorlar.
Süper ağaçların bir diğer görevi yağmur suyunu hijyenik bir şekilde stoklayıp sürdürülebilir şekilde kullanılması.
Ayrıca bu süper ağaçlar vantilatör görevi görerek çevreye serin hava sağlıyorlar.
Singapur Milli Parkları tarafından üretilen atıklar, çöp sahalarına gönderilmeyip bütün bahçelerde kullanılacak enerjiyi üretmek üzere biokütle kaynağı olarak kullanılıyor.
Patrick Bellew tarafından inşa edilen Gardens By; kendi enerjisini üreten dünyanın en büyük tropikal bahçesi ünvanını almış.
Gardens By The Bay hemen her yeri kadrajlık bir yer. Her an, her yerin fotosunu çekesiniz geliyor. Oradan dönerken Singapur’un bağımsızlık günü etkinliklerine denk geldik. Işık gösterisi şahaneydi. Bu kadar sürprizi biz de beklemiyorduk doğrusu. Her yerde dans gösterileri, müzikli sokak gösterileri, orkestralar, çocukların ellerinde Singapur bayrakları üniformalarıyla okullardan çıkıyor ve stadyuma gösteriye gidiyorlardı. Bu kadar folklorik ortam olsun diye uğraşsak olmaz.
Bol bol foto dans ve videodan sonra Bugis’e döndük. Burada en işlek caddede süper bir Çin çorbası içtik. Üstüne iki bira devirdik(20 sin doları). Gece otelimize geçtik ve ertesi günkü uçağımıza yetişmek üzere uyuduk.
Yapılması Gerekenler:
Singapur’da mutlaka yapılması gereken şeylerden Night Safari, Little India, Chinatown, Botanik Bahçesi, Garden By The Bay, Sentosa, ve Marina Bay’ı görmektir derler. Biz ise sadece 3 gün kaldığımız için Botanik Bahçesini göremedik ve Night Safariyi yapamadık.
Ayrılış:
Singapur Havalimanı’nda dönüş işlemleri için 1.Terminale gitmemiz gerekiyordu. Metrodan terminale geçerken tabi ki öncelikle Turist Pass katlarımızı teslim edip depozitolarımızı aldık ve Bali’ye geçerken ağzımıza cikletlerimizi atmıştık bile.
Valizleri verme işlemi ve Check-In İşlemleri Singapur Havalimanı’nda makineler tarafından yapılıyor. Memurlarla muhatap olmuyorsunuz yani. Sistem öyle de oturmuş evet. Bu kadar sistemli bir ülkeden aşırı sistemsiz bir ülke olan Endonezya’ya geçmekte olduğumuz daha ilk anda kendini hissettirdi. Nitekim 12:05’teki Bali uçağımız saat 13:15’de kalktı. Varışımızda haliyle 16:00’yı buldu. Bali’ye girişteki 1 saatlik gecikmede Uzak Doğu yolculuğumuzdaki en lezzetli yemeği yedik. Nemiydi o yemek? İki sandviç, iki portakal suyu ve iki çilekli turta.
Bu gecikmenin neden yaşandığını Bali’ye gidince daha iyi anlayacaktık. Çünkü Bali’de gecikme dünyanın en olağan şeyiydi…











































