Doğu Ekspresi

DOĞU EKSPRESİ

Tren yolculuğu her daim içimizi ısıtan ve kan akışımızı hızlandıran bir seyahat çeşidi olmuştur. Hesaplı olduğu kadar konforludur ve gideceğiniz yere varmada bir aceleciliğiniz yoktur. Tam bir ”yolda olma” halidir. Gezginlerin Doğu Ekspresi ilgisinin nedenlerinden birisi bu yolda olma halidir.

Doğu Ekspresi tren rotası dünyadaki en iyi on tren rotası arasında

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-en-iyi-10-tren-rotasi-40722250#page-1

 

Bizim doğu ekspresi yolculuğumuz iki günü trende geçen altı günlük bir rotaydı.

**KARS ‘ta geçirdiğimiz zamanları ise şu şekilde değerlendirdik. Doğru bir rotaydı ve zamanı kısıtlı olan herkese de öneririz. Kars’a ulaştıktan sonraki;

1.GÜN :  KARS (Kars’a hava karardıktan sonra iniyorsunuz. Bugün birkaç lokanta kafe keşfetmek ve akşam yemeği için ideal.)

2.GÜN :  BOĞATEPE KÖYÜ-ÇILDIR-ANİ HARABELERİ

3.GÜN :   AĞRI DOĞUBEYAZIT- IĞDIR

4.GÜN :   SARIKAMIŞ-ERZURUM istikameti izledik.

  • KARS’ TA KONAKLAMA İÇİN: KONAK OTEL.( 4 Kişilik odamız 200 TL idi. Kahvaltı dahil kişi başı 50 TL ödedik)

Telefon(0474) 212 33 32

https://karskonakhotel.com/

  • KARS’TA ULAŞIM İÇİN : Kars Tur Vip Taksi Ali Kemal  Atak (nam-ı diğer Ozan)    Telefon: 0542 394 97 95

 

ŞİMDİ AYRINTILARA GELELİM

1.PÜF NOKTA:

Öncelikle trene binmek için neden Hatay’dan Ankara’ya gittik derseniz Ankara’ya erken varıp birazda oranın tadını çıkarmak istedik. Güneyden gidenler Kayseri’den binebilir fakat gidiş saati 00.34, Kars’tan dönüş saati ise 01.34. Saatleri pek uygun değil.

2.PÜF NOKTA:  

Kars’ta zamanı etkili bir şekilde kullanabilmemizi sağlayan en önemli faktörler temiz, ucuz bir otel bulabilmemiz ve araziyi çok iyi tanıyan KARS TUR VİP taksi şirketinden tanıştığımız, aslında konservatuvar mezunu bir piyano hocası olan ama taksicilik yapan OZAN’la tanışmamız oldu…Teşekkür ve  tavsiye ederiz.

Kars Tur Vip Taksi Ali Kemal  Atak (nam-ı diğer Ozan)    Telefon: 0542 394 97 95

 

 

3-PÜF NOKTA:

NE ZAMAN GİTMELİ: Kar manzarası ve donmuş bir Çıldır Gölü kaçamağı planlıyorsanız tabi ki Ocak–Şubat ayları en ideal zaman. Ancak yazın bile harika çayır ve yeşillik manzaraları sunan bu güzergahta tercihiniz yeşillik olacaksa, Mayıs-Haziran-Temmuz deriz.

4.PÜF NOKTA:

Ankara da yapılan ray sistemi çalışmaları nedeniyle tren “Irmak” adı verilen bir beldeden kalkıyordu ve oraya gitmek isteyen yolcular için ücretsiz otobüs seferleri koymuşlar. Tren garının önünden kalkıyor bu otobüsler ve sizi oraya kadar bırakıyor. Dönüşte de yine ücretsiz olarak Ankara tren garına bırakıyor. Yalnız bu konudaki düzenlemeler yapıldıysa bu seferler kalkmış olabilir. Siz yine de yola çıkmadan önce TCDD den ayrıntılı güncel bilgi alın deriz.

5.PÜF NOKTA :

Tren yolculuğu Ankara’dan akşam 18:00’da başlıyor ve bir gün (25 saat) sürüyor. Kars’tan kalkan dönüş treni ise sabah 08:10 da ve yine bir gün (25 saat) sürüyor.

6.PÜF NOKTA:

Kars Rail yani Doğu Ekspresi  Kars’a gitse de 5-10 yada 15 dakikalık bazı durak veya molalara  sahip.

Güzergahı: Ankara – Kırıkkale – Kayseri – Sivas  – Erzincan – Erzurum – Kars şeklinde

Molalar ise  Ankara’dan  Kars istikametine doğru şu şekilde:

Kayseri de:15 dk   **Divriği de:7dk   **Sivas ta:10 dk  **Erzincan da:10 dk  **Erzurum da:10 dk

Duraklar hakkında ayrıntılı bilgi için⇓

http://www.trensaat.com/2017/07/02/ankara-kars-tren-saatleri/

7.PÜF NOKTA:

Kışın gidiyorsanız mutlaka eldiven almalısınız. Fakat fotograf çekebilmeniz ve telefonunuzu kullanabilmeniz için mutlaka dokunmatiği çalıştıran eldivenlerden alın. Aksi halde parmaklarınız ile kadraj arasında seçim yapmanız gerekir. Biz kadrajı seçtik ama parmaklarımız çok acıdı 🙁

TREN ÖZELLİKLERİ VE VAGONLAR

  • TEMİZLİK:

Her vagonda iki tane tuvalet mevcut.(Videolar instagram öne çıkan hikayemizde var) Tuvaletin içinde lavabo, tuvalet kağıdı, sıvı sabun mevcuttu ve gayet temizdi. Yolun sonuna doğru tuvaletlerin hali pek tatlı olmasa da genel olarak temizlik hakimdi. Yani TCDD size temiz bir hizmet sunuyor aslında başlangıçta . Ama insanlar zamanla kullana kullana o hale getiriyor. Fakat buna rağmen temizlik sürekli olduğu için bir sıkıntı görmedik. Hatta beklediğimizin üstündeydi diyebiliriz.

Çarşaflar konusu ise süperdi. Trene binip odanıza yerleşir yerleşmez görevli memur gelip yıkanmış çarşaflarınızı poşetin içinde size veriyor. (Ha siz yine de yanınızda yastık kılıfı ya da çarşaf getirebilirsiniz tabi).Verilen temiz çarşafı siz kendiniz geçiriyorsunuz yatağa. Yolculuk sonunda da son durak öncesi kapınıza tıklatıp “Çarşaflar toplanacak, çöplerinizi alabilir miyiz?” gibi son derece nazik uyarılarla yine hatırlatılıyor temizlik saati.

  • GÜVENLİK:

Bizim yolculuğumuz yataklı vagonda geçtiği için oldukça güvenliydi diyebiliriz. Odanın kapısı hem içerden hem dışardan(dış anahtarı görevliden isteyin)kilitlenebiliyordu. Dolayısıyla odanızı rahatça kilitleyip trende gezintiye çıkabilirsiniz. Tabi pulmanda ya da kompartımanda aynı güvenlik olduğunu pek söyleyemeyeceğiz.

  • ISI- SICAKLIK:

Odamızın içerisinde ısıyı ayarlayabilen bir bölüm mevcuttu. Aynı zamanda da göstergesi vardı. Ama bizim gibi yataklı bir vagonda kalmıyorsanız bile tren genel olarak sıcacıktı…

Üşür müyüz? diye soranlara cevabımız net “Hayır sıcacık, üşümeniz mümkün değil” şeklinde olacak. Hatta odadaki pencereyi açıp soğuk havayı içeri aldığımız bile oldu inanın.

  • YEMEK:

Biz hiç tren restoranının yemeğinden yemedik. Ama menüye baktığımızda tavuktan, et ızgaraya kadar bir çok çeşit gördük. Fiyatlar da gayet uygundu. Ama tabi belli saatler içinde çalıştığından siz yine de yanınızda yiyecek bir şeyler getirin deriz. Biz evden bolca getirmiştik ve tüm yol boyunca Erzurum cağ kebabı siparişimiz hariç onları tükettik.

VAGONLAR:

  • ÖRTÜLÜ KUŞETLİ (içerde 4 tane yatak olan ancak kuşetleri kaldırınca koltuklara dönüşebilen, dört kişilik odalar olup, dolap, priz, lavabo bulunmaz.
  • PULMAN (En basit tabiriyle otobüsteki gibi arka arkaya koltuklardan oluşuyor)
  • YATAKLI (Yolcuların en rahat edebileceği ve içerde iki kişinin yolculuk edebileceği, lavabolu, prizli, askılıklı, buz dolaplı, çöp kovası olan, raflı ve üst üste iki yatağın bulunduğu odalar)
  • KOMPARTIMAN (dört tane koltuğun ikili olarak yan yana karşılıklı olduğu vagonlar)
  • YEMEK MASALI koltuklar (Burası restoran bölümünde olup, oradan verdiğiniz ya da yanınızda getirdiğiniz gıdaları yiyebileceğiniz, masaların yanında yer alan koltukların olduğu bölümdür.)

Tren hakkında bilgiler içeren instagram öne çıkan hikayelerimiz mevcut. Şuradan izleyebilirsiniz.

https://www.instagram.com/s/aGlnaGxpZ2h0OjE3OTA5NjEwOTQ2MTA3Nzcw/

 

…VE YOLCULUK BAŞLASINNN

KARS:1.GÜN

Kars’a vardığımızda akşam altı civarıydı ve gezmek için geç bir saatti ayrıca aşırı soğuktu. Biz Hataylılara ne kadar soğuk geldiğini tahmin etmişsinizdir zaten. İlk işimiz otelimize eşyalarımızı bırakıp küçük çaplı sokak keşiflerine çıkmak oldu. Öncelikle güzel yemek yiyebileceğimiz bir yer aradık. Hanımeli adı verilen Karslı bir ailenin işletmesinde yedik yemeğimizi. Çok da doğru bir tercih yapmışız. Mekanın ayrıntılarını yemek kısmında detaylıca anlatacağız.

Kars’taki ilk gün için söyleyeceklerimiz daha çok Kars’a yaptığımız yolculuk üzerine olabilir aslında. Sabah sıcacık yatağımızdan kalkıp dışarıyı seyrettirecek kadar büyülü bir hava vardı dışarda. Her şeyden önce dışarıda gördüğümüz bembeyaz kar  örtüsü bizim pek alışık olduğumuz bir şey değildi. Daha da önemlisi bu beyaz örtü uçsuz bucaksız uzanıyordu. Hele suyuna dokunmadan soğukluğunu hissettiğimiz, tadının güzelliğini berraklığından tahmin ettiğimiz, kah  kenarından, kah üzerindeki bir köprüden geçtiğimiz gürül gürül o nehirler !!!

Ağaçların kar ağırlığından yerlere kadar inmiş dalları ,beyaz örtüde küçücük deliklerin başında bir fareye zıplamayı bekleyen avcı tilkilerin koca gözleri, kuyrukları ve beyaz örtüdeki şirin ayak izleri.

İnanın odamızın penceresinden gözlerimiz bir şey kaçırma endişesiyle kocaman açık halde tüm bu güzellikleri seyre dalarak yolculuğa Kars’a kadar keyifle devam ettik.

 

KARS 2.GÜN

İlk istikamet Boğatepe Köyü’idi.

Boğatepe Köyü(Ekomüze Zavot (eski adı) Peynir Müzesi)

Türkiye’nin ilk ve tek peynir müzesi. Erzurum – Kars yöresi genel itibariyle Türkiye’de yaz yağışları alan nadir yerlerden olduğu için çayırların bolca yetiştiği bir yerdir. Dolayısıyla Erzurum – Kars yöresi demek büyükbaş hayvancılık demektir ve doğal olarak mandıracılık, et süt fabrikaları, sucuk pastırma fabrikalarını akla getirir. Boğatepe Köyü’de karakteristik olarak yoğun mandıracılık yapılan bir köy olup çok lezzetli peynirler üretilir. Eski kaşar, gravyer peyniri yada tereyağı almayı düşünüyorsanız kesinlikle adres orası olmalı. Sonra isterseniz zavot ineklerinin bulunduğu yeri de görebilirsiniz. Ahırlar açık. Biz bayağı bir alışveriş yaptık. İyi ki de yapmışız. Şu an hala keyifle tüketiyoruz. Ayrıca bizim gibi otelde kahvaltı yapmayı tercih etmezseniz, bu misafirperver köy sakinlerinin evlerinde harika kahvaltılar için konuk olabiliyorsunuz. Kahvaltı için önceden randevulaşmanız gerekiyor. Bu işi merkezde yapan tur şirketleri de mevcut.

 

 

Ardından Çıldır Gölü’ne yol aldık.

Çıldır Gölü

Ardahan ve Kars il sınırları içerisinde yer alıyor. Kars merkeze 70 Km mesafede ve yol 1.5 saat kadar sürüyor. 123 km kare alanı kaplıyor ve suyuna hiçbir atık su karışmayan tertemiz bir göl. Doğu Anadolu’nun en büyük tatlı su kaynağı ve bölgenin Van Gölü’nden sonra  ikinci büyük gölü. Sit alanı içinde yer alıyor. Türkiye de kışın tamamen donan tek göl olma özelliğine de sahip. Bu yüzden kışın üzerinde fayton kızaklarla gezebiliyorsunuz.

Atların yorgunluğu zayıflığı bizim canımızı sıktığı için faytonlara binmedik ama bayağı ilerilere kadar gittik ve buz hala çok kalındı. Hakikaten etkileyici bir heybeti var kalın buz tabakasının. Arada üzerindeki karları sıyırıp buzu ve altındaki suyu görme şansınız var tabi ama o soğukta bu zaman alıyor ve nefes nefese kalıyorsunuz. Ellerinizin en sağlam eldivenlere rağmen donması da cabası. Gölün altından ara sıra gelen dalga sesleri de fena ürkütücüydü. Söylemeden edemeyeceğiz.

Gölün kış destinasyonu olarak son zamanlarda oldukça popüler olması nedeniyle üzeri insanlarla dolu. Adı da “Çıldır Gölü” olduğu için üzerinde müzikle dans edip çıldıran video çekimi yapan yerli turistlere denk gelebilirsiniz. Bizim gibi.

Tabi ki perspektif fotografları çektik ellerimiz donana kadar…

 

Gölün en hareketli kenarında bir işletme yer alıyor.Adı Atalay’ın yeri. Orada gölde yakalanan ünlü Sarı Balığını yeme şansınız oluyor. Sarı balık o kadar lezzetliydi ki, tadı damağımızda diyebiliriz.

 

Çıldır Gölü’nde festival

Her yıl 10 Şubat tarihinde “Çıldır Gölü Festivali” düzenleniyor. Haberiniz ola.Bu festivalde Kafkaslardan (Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan vs.) gelen pek çok turistin ve yerli turistinde katıldığı kızak yarışlarını izleyebilir, “Aşık  Atışmaları” na tanık olabilirsiniz.

Çıldır Gölü ile ilgili hatırımızda en çok kalan 3 şeyi sayacak olursak, yukarıdan manzara izlerken bembeyaz uçsuz bucaksızlıktaki tilki ayak izleri, alttan gelen güçlü dalga sesleri ve üzerinde müzikle çıldırışımız deriz.

 

Ani Harabeleri

Çıldır’dan ayrıldıktan sonra Ani Harabeleri’ne doğru yol aldık. Bir zamanlar bölgenin önemli bir merkeziymiş “1001 Kilise Şehri” olarak da anılıyor Ani. Kars’a 48 km uzaklıkta. Sayısız depreme dayanmış olan Ani kalıntıları 2011 den beri kazı çalışmaları ile ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. Nihayet UNESCO tarafından da dünya tarihi mirası listesine alındı. İpek yolu üzerine kurulmuş olması Ani’yi, döneminin zengin kentleri arasına sokmuş ve öneminin artmasını sağlamış.

Antik şehirde Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün. Ani, hem  Ermeni mimarisinin seçkin örneklerini hem de Gürcü ve Selçuklu mimarisinin örneklerini taşıyor. 900’lü yıllarda nüfusunun 100 bini aştığı tahmin ediliyor.

Ermenistan sınırını Arpaçay çiziyor…

Ani şehrinin tam karşısında Ermenistan var ve aradan şahane bir kanyon geçiyor. Mimarilerden birinin yani Manucehr Camii’nin içinden de buranın manzarası şahane gözüküyor. Zaten Doğu Ekspresi ile Kars’a giden pek çok kişinin mutlak suretle oranın içinde bir fotoğrafı oluyor. Bu caminin asıl işlevi ise hala bir tartışma konusuymuş. Kimi görüşe göre saray olarak yapılmış ve sonra camiye dönüştürülmüş, başka bir görüşe göreyse başlangıçtan beri camiymiş ve hatta Anadolu’daki ilk Türk camisi olduğu iddia ediliyormuş.

 

 

Mimarilerin volkanik bazalt kırmızı taşlarla yapılmış olması anıtsallıklarını artırıyor ve bambaşka bir hava katıyor. Yalnız üzülerek belirtmeliyiz ki tüm heybetine rağmen şu anda bile yeterince korunmadığı ve önüne girişte müze kartı soran ya da giriş ücreti alan bir güvenlik bölümü koymaktan öteye gidilemediğini gördük. Mimari yapılar aşırı yıkık dökük ve koruma bariyerleri de yeterli güvenliğe sahip değiller, parçalanmış yada eğilip bükülmüşler. Her yerde çöpler var ve yeterli çöp kutusu yok.

KARS 3.GÜN

Iğdır Tuzluca Tuz Mağaraları

3.gün rotamızı Ağrı Doğubeyazıt ’a çevirdik. Ağrı Doğubeyazıt-Kars arası 188 km ve yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Ağrı’ya giderken yolumuzun üstünde Iğdır’da vardı ve tabi ki oraya da uğrayıp devasa tuz mağaralarını ziyaret etmeden dönmedik.

Iğdır’ın Tuzluca İlçesinde bulunan ve 55 dönümlük bir araziyi kaplayan Tuz Mağarası’nın, KOAH, astım, nefes darlığı, alerji ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanıldığına ve çok büyük olduğuna dair duyumlar alınca burayı ziyaret etmek istedik. Bu arazide yer alan tünellerdeki havanın solunum yollarına iyi geldiği biliniyormuş. Hatta konuyla ilgili bir çok kongre çalışması yapılmış böyle bir sağlık turizmi canlandırmak adına. Tuzluca Tuz Mağaraları Türkiye’nin 100 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak kapasitede bir yer. Günlük 60 ton tuz üretme kapasiteli. Mağaraya girince neden bu kadar bahsedildiğini ve kapasitesinin olduğunu anlıyorsunuz. Hakikaten devasa bir mağara.

Ağrı-Doğubeyazıt

Tuzluca tuz mağaralarından ayrıldıktan sonra Iğdır merkezde bir yemek molası veriyoruz. Sonra Doğubeyazıt’a doğru devam ediyoruz. Yolda karşılaştığımız manzaralar bizim daha önce pek tanık olmadığımız türden. Çünkü öncelikle her yer sarp ve kayalık, üstelik üstü bembeyaz kar örtüsüyle kaplı. Üstüne üstlük kar koca koca taneleriyle yağmaya devam ediyor. İşte tüm bunlara yolda hayran hayran bakarken Ağrı Dağı kayalıkların arasından tüm heybetiyle göründü. Arabayı durdurup önünde onlarca foto çekildiğimizi izleyip durduğumuzu hatırlıyoruz. Yolda sık sık rastladığımız uyarı levhaları da yine Akdeniz Bölgesi’nde çok rastlayacağımız türden değildi ve tabi ki o tabelalarla da foto çektirmeyi ihmal etmedik.

İshak Paşa Sarayı

Nihayet Ağrı Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’na vardık. Hakikaten netteki görsellerinden çok daha güzel ve heybetliydi. Ancak hava o kadar alışık olmadığımız oranda soğuktu ki içerideki geziyi kısa tutmak zorunda kaldık ve hemen sıcak bir yerler aradık. Tabi bu sıcak molada sarayla ilgili bilgiler almayı da ihmal etmedik.

Öncelikle belirtelim şahane bir mimari yapı ama restorasyon hatalarına uğramış ve bir çok özelliğini yitirmiş. Bu mimari yapı Ağrı Doğubeyazıt’ın 7 km güneydoğusunda yer alıyor. Toplam 7600 metrekarelik alan üzerine kurulmuş. Yapımına 1685’te Abdi Paşa tarafından başlanmışsa da 99 yıl süren bu yapım 1784’te İshak Paşa tarafından nihayetlendirilince saraya onun adı verilmiş. Avrupa’daki  “Şato Tipi Yapı”ların ülkemizdeki en önemli örneği olduğu söyleniyor. Lale devrindeki son büyük anıt yapı olup dünyanın ilk kalorifer sistemi kullanılan sarayı olarak biliniyor. Harika bir mimarisi olmasına rağmen yanlış restore edilmiş, fakat alınan şikayetler sonrası aslına uyguna olarak yeniden restore edilmesi kararı alınmış.

Sarıkamış Kayak Merkezi

Öncelikle hemen belirteyim öyle Uludağ, Erciyes ya da Palandöken gibi bir yer beklemeyin. Minicik bir kayak merkezi burası. Ancak Alplerde görüldüğü söylenen pırıl pırıl pırıldayan kristalize kar yapısı var. Bu kar yapısı burada çok güzel kayak yapılmasını ve tercih edilen bir kayak merkezi olmasını sağlıyor. Daha da güzeli, enfes ormanlarla çevrili ve manzarası harika. Ayrıca merkeze yakın olması da yaşanabilecek herhangi bir aksaklık yada sağlık sorunlarını gidermede güven veriyor. Popularitesi Doğu Ekspresiyle artsa da hala  turist akınına uğramamış, sakin, sessiz, huzurlu bir yer olarak bizce oldukça cazip. Pırıl pırıl kar üzerinde basit çekimler de yapmadık değil.

 

 

Ayrıca ekipman kiralama ve giriş ücretleri bakımından da hala oldukça uygun. Yakın civarda uygun fiyatlı konaklama seçenekleri de mevcut ancak, akşam yapılabilecek doğru düzgün hiçbir aktivite yok ve küçük bir yer dersek yeridir. O yüzden “Sarıkamış’ta kayak sonrası koparız” diye düşünen gençler varsa belirtelim o iş öyle değil.

Sarıkamış’ın matemli bir tarihi var. 1. Dünya Savaşı sırasında 22 Aralık 1914’te Osmanlı ordusu Kars’ı Ruslardan geri alabilmek için saldırıya geçmişti. -40 derece soğukta 18 gün süren savaş sonucunda Osmanlı; bazı kaynaklara göre 60000 bazı kaynaklara göre 90000, bazılarına göre ise daha fazla şehit verdi. İşte Sarıkamış’taki şehitlik.

 

Çifte Minareli Medrese

Burası için Erzurum’un inanç ve kültür sembolü dersek yeridir. Medrese; Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adıdır. Bir kitabesi yok ,o yüzden yapılış tarihiyle ilgili çok net bir bilgi de mevcut değil. Selçuklulardan yada İlhanlı padişahlarından kalma olduğuna dair bilgiler mevcut olup, kimi kaynaklarda “Hatuniye Medresesi” olarak da geçer. 2 katlı ve açık avlulu bir medrese. Birinci katta 19, ikinci katta ise 18 oda mevcut. 1942-1967 yılları arasında Erzurum Müzesi olarak hizmet vermişse de günümüzde hem müze hem de resim sergi salonu olarak hizmet vermekteymiş. Biz gittiğimiz de bazı öğrencilerle denk geldiğimiz oldu.

Burayla ilgili bir de acı bir efsane var…

(Bu efsane yazısı https://insanislamahlak.blogspot.com sayfasından alıntılanmıştır)

Erzurum’da sıcak bir yaz günü ünlü bir usta ile çırağı minare yapımına başlamışlar. Harıl harıl biri bir minareyi diğeri diğer minareyi örüyormuş.

Günler geçtikçe minareler de yükselirmiş. Ne var ki, çırağın yaptığı minare, ustanın yaptığından daha güzel, daha gözalıcı olmuş.

Usta bunun farkına varmış ama ağzını açıp tek kelime söylemeyi de gururuna yedirememiş. Çırak ise, ustasını geçtiğine inanmış. O da anlayamadığı bir gurura, bir büyüklüğe kapılmış.

Bir ara çırak dayanamamış, alnındaki terleri silerek, öteki minarede çalışan ustasına seslenmiş:

– Usta, bana bir su getir!

Bunu duyan ustanın elinden malası düşüvermiş. Gururu incinmiş, gönül kâsesi çatlamış, gözleri bulanmış:

“Usta idim oldum çırak,

At kendini aşağı bırak!”

Diyerek, kendisini aşağı bırakıvermiş.

Bu durumu görüp hatasını fark eden çırak pişman olmuş ve çok üzülmüş. Ustasının arkasından o da kendini minareden aşağıya atmış.

“Çırak iken oldum üstat,

Ne durursun kendini at!”

Diyerek, o da kendini aşağı bırakıvermiş.

Her ikisi de oracıkta can vermişler. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler. Gel gör ki, minareler yarım kalmış. O günden bugüne tamamlanmamıştır. İkinci rivayeti destekleyen birtakım işçilik farkları bu tarihi yapıda göze çarpmaktadır. Çifte Minareli Medrese’nin  sağ yarısı çırak, sol yarısı ise usta tarafından yapılmıştır. Sağ yarısındaki sütunlar, duvar kenarları ve diğer detaylar daha işlemeli ve gösterişli iken, sol yarısı sadedir. Günümüzde tadilat çalışmaları devam etmektedir.

Taşhan Pasajı

Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış. Eser sahibi Mimar Sinan. Erzurum’da çıkarılan ve orayla özdeşleşmiş olan ,özellikle hediyelik eşya olarak tüketilen Oltu taşından yapılma  eserlerin (tesbih, gümüş, takı, toka) satıldığı bir handır. Oldukça otantik bir ortamı var ve oltu taşının her çeşit işlenişini burada görebilirsiniz.

 

KARS MERKEZ GEZİLECEK YERLER

Burayı özellikle en sona bıraktık. Çünkü merkezde gezdiğimiz bu yerleri günlere böldük. Her birini aynı gün gezemezdik. Vaktimiz kısıtlıydı. Rotamıza göre güzergahımız üzerine aldık ve buraları da merkezde gezdik. Hangisini hangi gün gezdiğimizi belirteceğiz. Sizin de dört gününüz varsa bu rotayı izlemenizi öneririz.

Öncelikle hemen belirtelim Rusların burada 30 yılı aşkın süre kalmış olması Karslılar için hakikaten bir velinimet olmuş. Sokaklar o kadar geniş, mimari o kadar gösterişli, kaldırımlar o kadar muntazam ki, şehri görünce zaten “Doğunun Paris’i” olma deyimini hakikaten en çok hak eden şehrin Kars olduğunu anlıyorsunuz.

 

1-Fethiye Camii:

Boğatepe’ye giderken ziyaret ettiğimiz bir camii olup, eskiden kiliseymiş. Kars’ın kurtuluşundan sonra camiye çevrilmiş. Merkezde yer alıyor. Oldukça heybetli bir mimarisi var. Minareler sonradan eklenmiş olup, ibadethane kısmı da maalesef restorasyon kurbanı olmuş ve özgün bazı özelliklerini yitirmiş. Ama tüm bunlara rağmen acayip beğendiğimizi söyleyebiliriz. Neşemizden belli oluyor değil mi?

2-Aynalı Köşk:

Aniye giderken ziyaret ettiğimiz ve yine merkeze yakın bir mimaridir. Digor yolu üzerinde yer alıyor. Tam olarak 125 yaşında ve Baltık mimarisinin en önemli yapılarından birisi sayılıyor. Fakat yine atıl bir halde ve kullanılmıyor. Bir dönem “Kars Kent Konseyi” olarak hizmet vermiş. Kullanımıyla yada günümüzde çeşitli kurumlara kiralanmasıyla ilgili pek çok haber gündeme düşüyor. En son Kars Üniversitesi’ne kullanımı için verileceği söyleniyordu. Ancak sanırım o da değişti.

3-Kars Kalesi,Taş köprü ve On İki Havari Kilisesi:

Ağrıya giderken ziyaret ettik bu üçlüyü. Birbirlerine yakın yerlerdi.

Kars Kalesi:

1100’lü yıllarda Selçuklular tarafından yapılmış, daha sonra Timur tarafından yıkılmıştır. Osmanlı Döneminde ise 3.Murat emriyle yeniden onarılmış.

O kadar soğuk ve buzlu bir gündü ki ,o gün en tepeye kadar tırmanışımızdan dolayı Memo ve Sero kendilerini hala kutluyorlar. Şehrin en yüksek noktasında yer alan kale harika bir Kars manzarası keyfi sunuyor. Mutlaka ziyaret edin…

Taş Köprü:

1500’lü yıllarda Osmanlılar tarafından yaptırılmış. Bazalt taştan yapılma bir köprü ve merkez Kaleiçi mahallesinde yer alıyor. Kale’ye gitmişken ziyaret edin deriz. Hala oldukça gösterişli ve güzelliğini koruyor desek yeridir.

On iki Havari Kilisesi-Kümbet Camii:

Yine kale içinde yer alıyor ve Ermeni-Gürcü yapımı olarak biliniyor. Defalarca camiye ve yeniden kiliseye dönüştürülmüş. Bu konu biraz zıvanadan çıkmış diye duyduk. Bazı ermeni gruplar da etkinlikler ve ayinler için kullanmayı talep ediyorlarmış. Son yıllarda ise cami olarak kullanılmakta.

**Birde bizim gidip içini ziyaret edemediğimiz ama uzaktan gördüğümüz ve hikayesini bildiğimiz yine kale içinde yer alan “Namık Kemal Evi” var.

Namık Kemal Evi:

Namık Kemal burada dedesiyle yaşamış. Dedesi o zamanlar Kars valisiymiş. Babası erken yaşta ölünce ilkokul yıllarından ergenlik yıllarına kadar burada dedesiyle  yaşamış. Konak bir süre harabe gibi kaldıysa da rehberimizin söylediğine göre sonradan “Aşık Atışmaları” yapılan bir kültür merkezine dönüştürülmüş.

 

KARS’TA NE YENİR, EĞLENMEYE NEREYE GİDİLİR?

 

  • NE YENİR?

İşte burada şansımız çok yaver gitti. Çünkü yakın bir tarihe kadar yemek üzerine de bir işletmeleri olan, yemekten anlayan, damağının tadını bilen ve yemeğin içindeki baharatlardan tutun nasıl pişirildiğine kadar bu işten anlayan bir çiftle gitmiştik bu yolculuğa. Görkem&Göknur Eskiyurt çifti… Buradan onlara kocaman kocaman bir sürü kalp ve öpücük tabi ki…

Onlarında bizi doğru yönlendirmeleriyle çok harika lezzetler tattık…

1)Kars Kaz Eti(Bulgur Pilavlı): Kars kaz eti suyundan yapılmış bulgur pilavı kaz etiyle beraber geliyor. Kars Kaz Evi’ni yada Hanımeli restoranını tercih edebilirsiniz.

2)Isırgan Otu Çorbası: Sero’nun çok beğendiği sebze içerikli bir çorbaydı. Ekşimtrak tatları pek sever. Hanımeli lokantasında deneyimlemiştik.

3)Piti: İşte bu tat  gerçek bir efsaneydi. Ayrıca sadece Türk mutfağı değil Azerbaycan mutfağında da yer alan bir yemek. Hem çok lezzetli hem çok doyurucu. Ayrıca sunumu da çok farklı…Hele ki buz gibi soğuk kış gününde yenilmesi inanılmaz zevkli. Bol yağlı ,nohutlu ve koyun etli bir yemek. Ayrıca bir tabakta lavaş ekmekler dilimlenmiş şekilde servis ediliyor yada Pitinin tabanına seriliyor. Tercihe göre Pitinin suyu o ayrı tabağa dökülerek de ekmekler tüketilebiliyor.

4)Hangel: Mantının etsiz olanı diyebiliriz. Mantı kare kare kesiliyor ve haşlandıktan sonra üzerine sıcakken sarımsaklı salçalı sos dökülüyor. Bol karbonhidrat içerikli bir yemek. Sero bayıldı. Size de afiyet olsun.

Biz “Kars Kaz Eti”ni Kars kaz evinde deneyimledik, diğerlerinin hepsini ise Hanımeli lokantasında.

 

  • NEREDE EĞLENİLİR?

*Kars Kaz Evi: Hem yemek yemek hem de Kafkas dans gösterilerini izlemek için birebir. Merkezde yer alıyor.

Rez tel: (0474) 212 37 13

*Pushkin Restaurant: İnsanların dışarda varillerde yaktıkları ateşlerin eşliğinde ayakta ellerindeki bardaklardan şarap yudumladıkları, yukardan kar yağarken bir yandan yerli müzisyenlerin akordeon çaldığı, yerel insanların yada yerli yabancı turistlerin bu müziğe danslarıyla eşlik ettikleri bir yer hayal edin…Hah işte bu mekan öyle bir yer. Merkezde yer alıyor. Buda linki;

http://www.karspushkinrestaurant.com/

*Hanımeli Restaurant: Yemek eşliğinde akordeon ve sazlı aşık atışması dinleyebileceğiniz bir mekan. Eşref vaktine denk gelirseniz işletme sahibinin çaldığı akordeon ile samimi ve güzel vakit geçirebilirsiniz. Merkezde yer alıyor. Site aşağıda;

https://hanmeli-kars-mutfag.business.site/

SON PÜF NOKTA: Gideceğiniz tüm mekanlar için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Özellikle kış soğuğunda mekanlar tıklım tıklım oluyor.